Satır satır okunası bir konuşma metni*
“Bu toplantı, Anadolumuzun doÄŸu illerindeki kıymetli kardeÅŸlerimizin de iÅŸtirakiyle, önemli bir toplantı durumundadır.
Åžurada bir harita var; belki uzaktan iyi görülmez, ben açıklayayım: Türkiye’nin Kayseri dahil, Ankara’nın aÅŸağısından Trabzon’un aÅŸağısına kadar düz bir çizgi halinde ve Adana dahil, Silifke dahil aÅŸağıya kadar olan kısmı; bütün Irak, bütün Suriye, bütün Ãœrdün; Arabistan yarımadasının da Medine-i Münevvere dahil kuzey kısmı; Sinâ yarımadasının tamamı ve Mısır’ın kuzeyi, Ä°skenderiye’den ileriye doÄŸru hudutlara dahil… Yâni, bizim ÅŸu anda içinde bulunduÄŸumuz Malatya’nın da dahil olduÄŸu bütün bu kısımlar Ä°srail’in haritası içindedir. [Benzer bir harita da CNN’de yayınlanmıştır.] Â
Yâni Ä°srail’in amacı, Amerika’da da kuvvete sahip olduÄŸundan, Amerika’nın yönetimine de te’siri olduÄŸundan, Avrupa’da da, Avrupa BirliÄŸi’nin çeÅŸitli milletlere ait bayraklarının dalgalandığı merkezinin bulunduÄŸu Strazburg’da da sahib olduÄŸu nüfuz ile ve dünyanın her yerindeki organize tehditleriyle, Türkiye’nin bütün su ve petrol havzaları dahil OrtadoÄŸuyu ve bizim topraklarımızı –Malatya dahil– kendi toprakları arasına katmayı amaçlıyor. Bunu istiyor, bunu arzuluyor ve bunun çalışmasını yapıyor. Bizim PKK olarak gördüğümüz olayların arkasındaki kimsenin söylemediÄŸi gerçek budur.
Kimse söylemiyor. Diyorlar ki: “Zâten Yunanlılar düşmanımız, zaten Ermeniler düşmanımız, bir üçüncü cephe açmayalım!” diyorlar ama gerçek bu… PKK’yı kışkırtan, organize eden, ayarlayan hepsi bu…
Dünyanın en mühim üç ÅŸeyi var: BaÅŸta petrol olmak üzere enerji… Ondan sonra yaÅŸamak için en hayatî madde olan su… Ondan sonra da ekmeÄŸin asıl maddesi olan tahıl… O GAP projesi ve sâire, bizim harcadığımız milyarlar, trilyonlar… Ä°srail bunlara göz dikmiÅŸ, buraları elde etmenin çalışmasını yapıyor.
Neden böyle bir ÅŸeye cesaret ediyor?.. Bizim geriliÄŸimizden, cahilliÄŸimizden istifade ediyor. Bizim organize olmamamızdan istifade etmeyi düşünüyor. Bizim kalabalığımızdan korkmuyor. Çünkü, elindeki imkânlar, silâhlar, alet, edevat, techizât, uluslararası münâsebetlerdeki güçlülüğü gibi ÅŸeylere güveniyor. Her ülkenin içindeki kendisine baÄŸlı elemanlara güveniyor. Amerika’nın iç politikasında, dış politikasında; Almanların iç politikasında, dış politikasında; hattâ Vatikan’da, Vatikan gibi hristiyan devletinde bile sahip olduÄŸu nüfûza güveniyor. Çünkü, içinde aslen yahudi olan papazlar var… Asıl kökeni yahudi olan, siyonizme hizmet eden papazlar var…
Åžimdi aziz ve muhterem kardeÅŸlerim!.. Biz burada bu meseleleri bilen insanlar olarak, 2100 senesine kadar önümüzdeki programları inceleyen insanlar olarak, o zamana kadarki dökümanlar elimizde olan insanlar olarak, size tarihî bazı ÅŸeyleri hatırlatmak için toplanmış bulunuyoruz. Yâni sizi ilgilendiren, sizin çocuklarınızı ilgilendiren, sizin Allah divânında yüzünüzün ak olmasını saÄŸlamakla alâkalı olan, Allah’ın divanında sorumlu duruma düşmenize sebep olacak bir takım konuları konuÅŸmak üzere burada toplanmış bulunuyoruz.
Türkiye’nin büyük bir kısmını ve bu menfur haritanın içindeki illeri temsil ediyorsunuz. Oralardan hareketle, bu toplantıya gelmiÅŸsiniz. Biz bunları baÅŸka yerlerde de söylüyoruz ama, meseleleri anlayabilmek bir seviye meselesidir. Yâni, Türkiye’nin ve dünyanın durumunu bilmek lâzım!.. Tahsili ve görgüsü, çalışmaları, kültürü bu meselelerin, söylenilen rakamların, konuÅŸulan konuların ehemmiyetini anlamaÄŸa yeterli olması lâzım!.. O olmadığı zaman, klasik usülle, eski anlayışla bu meseleleri anlayamayabilir bazı kimseler…
Aziz ve muhterem kardeÅŸlerim!.. Netice itibariyle biz, Allah’ın rızâsını arayan insanlarız. Allah’ın sevdiÄŸi, râzı olduÄŸu bir kul olmak istiyoruz, Allah’ın sevdiÄŸi, râzı olduÄŸu iÅŸleri yapmak istiyoruz; hâlis niyetimiz bu… Allah’ın sevdiÄŸi, râzı olduÄŸu iÅŸler, sadece namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, tesbih çekmek deÄŸildir. Ãœmmet-i Muhammed’in istikbaliyle ilgilenmek önemli!.. Ä°slâm’ın selâmetini, bekà sını düşünmek önemli!.. Ä°slâm’ın bayrağının burçtan aÅŸağı inmemesini saÄŸlayacak insanlara ihtiyaç var, kadrolara ihtiyaç var…
Bunu düşünen, resmen bunu kendisine vazife edinmiş bir ülke yok!.. Osmanlı vardı. Osmanlı devletinin başındaki yöneticiler, halife olarak dünyanın her yerindeki müslümanlara yardım etmeye çalışıyordu. Asker gönderiyordu, para gönderiyordu, beynel milel toplantılarda savunuyordu. O devlet yok olduktan sonra ortada olan devletler, böyle bir şeye sahib olmak istemediler. Düşmanların büyüklüğü karşısında çekindiler.
Åžimdi biz, dünyanın üzerindeki politikaların deÄŸiÅŸmesi, güç kuvvet merkezlerinin deÄŸiÅŸmesi, cephelerin deÄŸiÅŸmesi meseleleri ile yakından ilgilenen insanlarız. Bunları mütehassıs uzmanlardan, profesörlerden, bakanlık yapmış en yetkili insanlardan, milletvekillerinden konuÅŸmacılar celbederek, muhtelif toplantılarda câmiamıza yaygın bir bilgi halinde tanıtmak için muhtelif çalışmalar yaptık. 1992 senesinde Ayvalık’ta Murat Reis Oteli’nde toplantılar yaptık… Gemlik’te toplantılar yaptık, Bursa’da toplantılar yaptık… Ä°zmir’in Söke’sinde, NevÅŸehir’de Dedeman Oteli’nde toplantılar yaptık… En güzîde kardeÅŸlerimizi ve hizmette cansiperâne çalışan arkadaÅŸlarımızı çağırarak, dünyanın deÄŸiÅŸen ÅŸartlarını inceledik.
Dış politikadaki deÄŸiÅŸmeleri ve bu deÄŸiÅŸmelerin bize getireceÄŸi faydaları, zararları, tehlikeleri bahis konusu ettik. Bunları dergilerimizde yazdık. Dergilerimizi birbirlerimizle haberleÅŸmek için bir araç olarak, bir mektup gibi, bir mesaj gibi düşünüyoruz. Sadece dergi çıkarmış olmak için yapmıyoruz bu neÅŸriyatı… Bunun içindeki bilgileri arkadaÅŸlarımız öğrendikten sonra, çalışmalarımız müşterek çalışma olarak devam etsin istiyoruz.
Çok net olarak, kelimelerin mânâsını bile bile, üstüne bastıra bastıra söylüyorum: Çok ciddî bir savaÅŸ ile karşı karşıya müslümanlar!.. Küfür müslümanlarla çarpışıyor, ama bu ilan edilmemiÅŸ bir savaÅŸ…Â
 İlân edilmemiÅŸ muazzam bir savaÅŸ var… Bu savaÅŸta, bir tarafta süper devletler var; Amerika var, Avrupa devletleri var… BaÅŸka müşrik devletler var; meselâ Hindistan gibi, Japonya gibi müşrik, ilâhî bir dine bile sahib olmayan devletler var… Bir tarafta da mazlum, maÄŸdur, geri, ibtidâî, cahil, gà fil müslümanlar var…
–Peki, niye böyle mazlum, maÄŸdur, cahil, gà fil müslümanları kendilerine hedef edinmiÅŸler ve niye Ä°slâm’la uÄŸraşıyor bu herif-i nâşerifler?.. Dünya üzerindeki en önemli güç odakları niye Ä°slâm’la uÄŸraşıyor?..
Onlar menfaatlerini saÄŸladıkları zaman, Ä°slâm’ın bir takım emirlerinin yapılmasına da müsaade ediyorlar, bir ÅŸey demiyorlar. Meselâ, Suudî Arabistan Amerika’nın avucunun içinde mi?.. İçinde… Suudî Arabistan’ın petrolü ARAMCO tarafından sömürülüyor mu?.. Sömürülüyor. Paraları Amerikan bankalarında mı?.. Amerikan bankalarında… Suspayı olarak, devletin yönetemini eline geçirmiÅŸ olan heriflere biraz para veriliyor mu?.. Veriliyor. Halk memnun mu vaziyetten?.. O belli deÄŸil… Eh, tamam, namazlarını kılsınlar, oruçlarını tutsunlar, haclarını yapsınlar… Bir ÅŸey demiyor, sömürü olduktan sonra…
Ama sömüremediği zaman kanlı ihtilâller yapıyor, kukla hükümetler başa geçiriyor, sömürmeyi devam ettirmek istiyor.
Dünya üzerinde biz mü’minlerin kafa yapımız çok farklı… Biz mü’minler olarak, menfaat hesabı yapmayız. Menfaatimizi fedâ etme hesabı yaparız. “Ben kazandığım paramdan ne kadar hayır yapacağım?.. Ben rahatımdan ne kadar fedâkârlık yapacağım?.. Ben nasıl zahmetli iÅŸ yaparsam, Allah’ın rızâsını kazanabilirim?..” Biz böyle düşünürüz.
Bu düşünce bizim dışımızdaki heriflerde yok… Onlar neyi düşünüyorlar?.. Onlar parayı, menfaati düşünüyorlar, büyük gelirleri düşünüyorlar.
–Büyük gelirler nedir dünyada?..
Petrol çok büyük bir gelirdir. Petrol yüzünden ihtilâller yapılıyor, petrol yüzünden hükümetler devriliyor, petrol yüzünden insanlar idam sehpalarına gidiyor, asılıyor… Petrol yüzünden ülkelerin sınırları deÄŸiÅŸiyor… Petrol yüzünden ülkeler birbirlerine saldırtılıyor, harb ettiriliyor. Petrol önemli…
–BaÅŸka ne önemli?..
Dünyanın su kaynakları çok önemli!.. Hammadde kaynakları çok önemli!.. Ä°nsanların yemesi, içmesi için gerekli esas malzemeler çok önemli… Allah-u Teâlâ Hazretleri bu malzemeleri, en çok müslümanların hakim olduÄŸu ülkelere vermiÅŸ. Petrol, buÄŸday, su… vs. Bu uzun yıllardan beri Avrupalıların dikkatini çeken bir durumdur. Amerikalıların, gayrimüslimlerin dikkatini çeken bir husustur. Müslümanların elinden bu yerleri almaları lâzım!.. Veyâhut, o yerleri zâten sömürüyorlar ise, o ülkelerdeki müslümanların uyanmaması lâzım, yönetimi elde etmemesi lâzım!.. Yönetimi elde edip de bu sömürüye dur dememesi lâzım!.. Ana çalışmaları bu tarzda gidiyor aziz ve muhterem kardeÅŸlerim!..
Åžimdi bu ana mantıktan dolayı da, biz ÅŸu Türkiye’de yaÅŸayan müslümanlar olarak, bu heriflerin, herif-i nâşeriflerin, ÅŸerefsiz insanların hedefi durumundayız. Her ne kadar yüzümüze gülüyorlarsa, güldüklerinin de kıymeti yok… Güldükleri de sahtedir. Gülücüklerinin arkasında diÅŸlerini gıcırdadıyorlardır, artniyetleri vardır. Ä°ltifat ediyorlarsa, yardım ediyorlarsa, bir maksatla yardım ediyorlardır. Harıl harıl çalışıyorlar…
Fazla detaya inmiyorum, bunları bildiÄŸinizi kabul ediyorum. Bunları bilen insanlar, bunları biliyorlar da bilgilerinin gereÄŸi olarak ne yapmaları gerektiÄŸini bilmiyorlar. Biliyor, çaresizlik içinde… Biliyor ki Bosna’da, Hersek’te, Avrupa’da kalleÅŸlik yapılıyor. Çifte standart yapılıyor, demokrasiye uyulmuyor. Çeçenistan için gık demezken, baÅŸka bir yer için hop oturup hop kalkılyor. Ä°ki tane balina için dünya ayaÄŸa kalkıyor. Ä°ki tane eroinman Ä°ngiliz kızı için, dünya ayaÄŸa kalkıyor, ateÅŸ püskürüyor. Ama yüzlerce, binlerce insan bir yerde ölse, onların iÅŸiyle ilgili olmadığı zaman veya ölmeleri iÅŸlerine geldiÄŸi zaman susuyorlar. Cezâyir’de olduÄŸu gibi, KeÅŸmir’de olduÄŸu gibi, baÅŸka yerlerde olduÄŸu gibi…
Åžimdi, biz bu durumun karşısında susabiliriz, bu meselelerle ilgilenmeyebiliriz. Ama muhatap biziz; bizim ülkemiz, bizim kendi canımız, kendi ÅŸahsımız, kendi hayatımız, kendi çocuklarımız, kendi mallarımız, kendi diyarlarımız, kendi mülklerimiz… Burda Ä°srail bayrağının dalgalanmasını ister misiniz?.. Ä°stemezsiniz ama, Malatya bunların hudutları içinde… Adam iÅŸte resmen bunu istiyor. Literatüre girmiÅŸ, Ä°ngilizce kitaplarda var… Bunu biliyoruz, bilenler biliyor.
Şimdi bunların karşısında bizim tedbir almamız lâzım!.. Bu tedbiri almak için mutlaka çok güzel organize olmak gerekir. Onun için biz kuvvetli bir şekilde organize olmaya önem veriyoruz.
Sonra, kuvvetli olmamız gerekir. “Zor oyunu bozar.” derler. Bizim bazı kuvvetlerimiz var… Bizim kuvvetlerimizin bir tanesi nüfusumuz fazla… Ve nüfusumuz hızla artıyor. Nüfus bakımından bizimle yarışamıyorlar, nüfus bakımından bizden geriler. Biz nüfus bakımından onlardan üstünüz. Fakat onlar, az nüfuslarını kalifiye eleman olarak yetiÅŸtiriyorlar; bizim çok nüfuslarımız yığınlar halinde olduÄŸu için, bizden korkmuyorlar.
Bir çoban ikibin tane koyundan korkar mı?.. Korkmaz. Üç tane köpekle onu idare eder. “Hav hav…” dedirtir, oraya buraya saldırtır. Çoban koyundan, kuzudan korkmaz, tabiatı itibariyle korkmaz. Bu herifler bizden, tabiatımız kuzulaÅŸmış olduÄŸu için korkmuyorlar. Bizim kalabalığımız var ama, tabiatımızda bir dejenerasyon var… Yâni, gayr-i Ä°slâmî bir durum var…
Bunu Peygamber SAS Efendimiz bize bildirmiÅŸ; diyor ki:
“–Ahir zamanda ümmetler, yemek yiyenlerin tabaÄŸa üşüştükleri gibi sizin üzerinize çullanacaklar.”
“–Yâ Rasûlallah! Bizim o zaman adedimiz az olacak da mı, onlar üstümüze çullanmaÄŸa cesaret edebilecekler?” diye soruyor sahâbe-i kirâm…
“–Hayır! Çok olacaksınız ama, deÄŸersiz bir çokluk olacak… Selin üstündeki çöp gibi olacaksınız.” Sel üstündeki çöpün sele bir hakimiyeti yoktur, sel onu sürükleyip götürüyor. “Size eski ümmetlerin iki hastalığı bulaÅŸmış olacak:
1. Hubbüd dünyâ, dünyayı sevmek…
2. Kerâhiyetül mevt, ölümden korkmak…”
Muhterem kardeşlerim!.. Dünya mülkü bizim gà yemiz değildir. Dünyalık, mal, mülk, para, pul bizim gà yemiz değildir. Biz onu sever, onun için çalışırsak, onu Allah yolunda sarf etmezsek, işte bu hastalıktır. İkincisi, ölümü göze alarak onların karşısında durmaya hazırlanmazsak; bu da bir hastalıktır.
“Ben ölmeyeyim de, yaÅŸayayım da isterse benim çocuklarım Ä°ngiliz olsun, isterse yahudi olsun, isterse kâfir olsun…” diyorsa bir insan; bunu bugün Türkiye’de pek çok aile söylüyor. “Türkiye’ye Ä°slâmî idare gelmesin de Avrupa ile birleÅŸelim, onlarla rahat ederiz. Türkiye’ye Ä°slâmî idare gelirse, rahat edemeyiz!” diyor. Bunu böyle düşünüyor. “ÇocuÄŸum rahat etsin, ben öyle gericilik istemem!” diyor. Kendi aklına göre müslümanlığı ters görüyor, ve bunu istemiyor. Avrupa’yı istiyor, Amerika’yı istiyor, onunla dost oluyor, onunla kadeh tokuÅŸturuyor, onunla yemek yiyor… Onunla geziyor, tozuyor. Onunla dost, bizimle düşman… Bizim memleketimizin insanı… Böyle insanlar var…
Åžimdi, böyle bir durum, böyle bir kafaya geldiÄŸi zaman ne olmuÅŸ oluyor insanlar?.. “Ben ölmeyeyim, yaÅŸayayım da, Ä°slâm ne olursa olsun!.. Ä°slâm mühim deÄŸil, iman mühim deÄŸil…” gibi bir noktaya gelmiÅŸ oluyor. Bu iki büyük kusurdan dolayı da müslümanlık ÅŸevketi kalmıyor.
Tabii, bunlarla uÄŸraÅŸmak ölümden korkmamakla, dünyayı sevmemekle hemen oluverecek bir ÅŸey deÄŸil… Ölümden korkmayarak, dünyalığı sevmeyerek, dünyalığı Allah’ın dinine hizmete tahsis ederek, aklın gerektirdiÄŸi her türlü çalışmayı yaparak oluyor iÅŸler. Yâni, biz de otomobil yapabilmeliyiz, biz de uçak yapabilmeliyiz… Biz de elektronik cihaz yapabilmeliyiz, biz de tomografi cihazı yapabilmeliyiz… Biz de uzay araÅŸtırması yapabilmeliyiz, biz de dünya çapında orijinal araÅŸtırma yapar duruma gelmeliyiz. Seviyemizi yükseltmeliyiz, dünya üzerindeki bilgileri toplamalıyız. Bilginin kuvvet olduÄŸunu bilmeliyiz, organize çalışmalıyız.
Åžimdi biz, bunların planlarının hepsinin nerden baÅŸlayıp, nerede biteceÄŸini biliyoruz. Sizin içinizde de bu iÅŸi bilen kardeÅŸlerimiz vardır. Uzmanlar vardır, planlamacılar vardır. Türkiye’nin en yüksek mevkilerinde bu konuda çalışma yapmış kardeÅŸlerimiz olabilir. Biz bunları biliyoruz. Bunun için temel, ekonomik bakımdan birikim saÄŸlamak, mahalli bir güç oluÅŸturmaktır. Yâni, yapılacak ÅŸeylerin yapılmamasının sebebi nedir?.. Mâlî imkânsızlıklardır. Biz ÅŸeyin nasıl olacağını biliyorsunuz da yapamıyorsanız, neden yapamıyorsunuzdur?.. Mâlî imkânınız yoktur da, onun için yapamıyorsunuzdur.
Onun için mâlî imkânlarımızı birleÅŸtirmemiz lâzım!.. Ama, bu mâlî imkânların birleÅŸtirilmesinde biz size, “Mâlî imkânlarınızı getirin, ÅŸuraya koyun; Allah rızâsı için bu paralar harcanacak, gözünüz burda kalmasın, unutun bunu!..” da demiyoruz. Çünkü bu en son anda yapılacak bir ÅŸeydir. Yâni, artık bıçak kemiÄŸe dayandığı zaman, böyle yapın denilebilir. Biz böyle demiyoruz. Biz diyoruz ki, “Mâlî imkânlarınızı küçük küçük, abuk sabuk iÅŸlerle oyalamayın! Gelin birleÅŸtirelim bunları, bu birleÅŸtirdiÄŸimiz mâlî güçle, karşımızdaki insanlarla mücadele edebilecek klasta çalışmalar yapalım!” Bunu diyoruz. “Para senin olsun, istemiyoruz senden paranı, pulunu!..” diyoruz.
–Sen yaptığın özel iÅŸinde yüzde kaç kazanıyorsun?.. Bir iÅŸte çalışıyorsun, ticaret mi yapıyorsun?.. Memur musun, esnaf mısın, ziraatçı mısın, nesin?.. Ne yapıyorsun, yüzde kaç kazanıyorsun?.. Kâr mı ediyorsun, zarar mı ediyorsun?.. Geçen sene durumun neydi, bu sene durumun ne?.. Senenin başında durumun neydi, senenin sonunda durumun ne?..
Yâni ufak tefek, abuk sabuk iÅŸlerle uÄŸraşıyor müslümanlar genellikle… Ve sene sonunda da zarar ediyor; “Maalesef, ticarethanem kâr etmedi, sermayem küçüldü, iÅŸ hacmim daraldı.” diyor. Biz diyoruz ki: “Böyle olmaz!.. Bu küçük küçük zararlar birleÅŸir, Ä°slâm toplulumunu yıkar. Ä°slâm toplumunun mâlî yönden de kuvvetli olması lâzım!..”
Onun için diyoruz ki: “Mâlî imkânları birleÅŸtirerek, büyük dev müesseseler kurarak, enflasyon canavarından da paçamızı kurtararak, zarar etmeden büyük atılımlar yaparak, kendimizi hem ekonomik yönden güçlendirelim; hem de bu adamların karşısında neler yapacaksak, onları daha rahat yapabilelim!.. Çok kazandığımız icin ezilmeyeceÄŸimizden, daha rahat yapabiliriz.” diyoruz.
Onun için, birçok müessese kurduk… Biz bunlarla büyük veya orta veya az kâr saÄŸlıyoruz. Evet, biz dinî hizmet yapıyoruz ama, bizim programımızda rasyonel çalışmak var… Ekonomik meselelere önem vermek var… Ekonomik meselelere önem vermediÄŸimiz zaman yıkıldığımız için, çöktüğümüz için, devletler çöktüğü için; biz her yaptığımız iÅŸin bu yönden iyi olmasını düşünüyoruz. Dergi çıkartıyorsak, ekonomik yönden dengeli… Radyo yayını yapıyorsak, ekonomik yönden dengeli… Hangi hizmeti yapıyorsak, ekonomik yönden dengeli ve çok fayda saÄŸlıyor.
Åžimdi biz bu saÄŸladığımız faydaların arkadaÅŸlarımıza yayılmasını istiyoruz, Anadolu’ya yayılmasını istiyoruz. KardeÅŸlerimizin güçlenmesini istiyoruz. Müslüman kardeÅŸlerimizle ekonomik yönden bütünleÅŸerek kuvvetlenmeyi, kuvvetlenmenin bir ÅŸekli bu olduÄŸu için, hattâ tabanı bu olduÄŸu için istiyoruz.
Bakın Avrupa, doÄŸrudan doÄŸruya Fransa ile Almanya, Ä°talya, Ä°ngiltere birleÅŸecek demedi. Fransa ile Ä°ngiltere’nin tarihî düşmanlıkları vardı. Birbirleriyle harb etmiÅŸlerdi, saldırmışlardı, topraklarını almışlardı. Fransa Ä°ngiltere’nin, Ä°ngiltere Fransa’nın düşmanı idi. Almanya ile Ä°ngiltere ve Almanya ile Fransa düşmandı. Ä°kinci Cihan Harbi’nde birbirlerinin ÅŸehirlerine yaÄŸmur gibi bomba yaÄŸdırmışlardı. Ä°talya ile öteki ülkeler arasında çeÅŸitli problemler vardı.
Ama bunlar, birleÅŸmenin lüzumuna inandılar, düşmanlıklarına raÄŸmen birleÅŸmeye adım attılar. Nasıl adım attılar?.. Ekonomik adım attılar. “AET: Avrupa Ekonomik TopluluÄŸu” dediler, ekonomik adımla baÅŸladılar. Ekonomik uyumu saÄŸladıktan sonra, ekonomik sözünü kaldırdılar, “AT: Avrupa TopluluÄŸu” dediler. Ondan sonra da, “BAB: Batı Avrupa BirliÄŸi” dediler. Avrupa’nın müşterek savunmasını, müşterek bir orduya baÄŸladılar.
DoÄŸu blokunu yıktılar, DoÄŸu blokundan ülkeleri kendilerine kattılar. Almanya DoÄŸu Almanya’yı aldı, bütünleÅŸti. Çekoslovakya’nın yarısını aldı, bütünleÅŸti. Estonya, Litvanya, Letonya gibi ülkeleri Sovyetler BirliÄŸi’nden kopardı. Yugoslavya’nın Slovenya kısmını kopardı, aldı. Bunlar DoÄŸu blokuydu veya tarafsız bloktu. Gittikçe büyüyor. Hattâ ÅŸimdi: “Urallar’a kadar Hristiyan Avrupa bizim olacak!” diyorlar. Balkanlar’ı, Bulgaristan’ı, Romanya’yı bir zaman sonra kendi içlerine almayı düşünüyorlar.
Onlar bu çalışmaları yaparken, on yıl, yirmi yıl, otuz yıl sonrayı düşünüyorlar. Biz bunu düşünmediğimiz zaman, aklımız başımıza geldiğinde, onlar karşımızda dev gibi dikildiği zaman, yapacak bir şeyimiz kalmıyor. İş işten geçmiş oluyor. Şimdi biz onların karşısında ne yapmamız gerekiyorsa yapalım diye, bu toplantıyı ondan yaptık. Toplantımızın mahiyeti budur.
….
Bu büyük hengâmede, büyük vartada, büyük tehlikelerin karşısında beraber düşünerek, ekonomik entegrasyonun arkasından daha büyük entegrasyonlarla, uyumlarla, bir araya gelmelerle, inÅŸaallah Malatya’yı Ä°srail’e vermeyeceÄŸiz. Türkiye’yi Avrupa’ya kaptırmayacağız. Balkanlar’ı hristiyanlara yutturmayacağız. Kafkasya’yı Rusya’ya ezdirmeyeceÄŸiz. Onlara Ä°slâm’ı anlatacağız. Roma’yı müslüman edeceÄŸiz. Roma’yı Lâ ilâhe illallah’la müslüman yapacağız. Allah’ın vaadi bu bize; bu olacak. Ama ne zaman olacak?.. Biz onun hazırlığını yapmakla mükellefiz.
Onlar Balkanlar’da müslüman bırakmayıp, Anadolu’da müslüman bırakmayıp, Orta Asya’ya sürmeyi düşünüyor. Bizim de emelimiz, Avrupa’yı, Amerika’yı müslüman yapmak, dünyanın her yerine Allah’ın dinini yaymak; zulme her yerde karşı çıkmak, zulmü engellemek, zulmün karşısına adaleti dikmek; küfrün karşısına imanı koymak ve Allah’ın dinine hizmet etmek… Çalışmamız budur.“
Merhum Prof. Dr. M. Es’ad CoÅŸan
22. 04. 1995 – Malatya KonuÅŸmasıÂ