Dün… Arefe günü,… nefsim ile söyleştik. Pek masum ve yumuşak başlı bir haldeydi. Ona bu gelenin Allah’ın en seçkin ve kıymetli bir ayı olduğunu hatırlattım. Bir ay boyunca kendisini sigaya çekeceğimi, yemekten, içmekten, çok konuşup, çok gülmekten, eğlenmekten, serkeşlikten alı koyacağımı söyledim.
Dedim ki:“Benim ayağıma baÄŸ olma.. Bu sene ilk kalkan vapurda ben de olacağım. Beni eyleme, hayırda tez, ibadette atik olacağım. Amellerimi baltalama. Riyanı, ÅŸirkini, iftiharını, onurunu, keyfini, zevkini, gafletini, uyuÅŸukluÄŸunu koyver gitsin. Bu Ramazan benden sana büyük taarruz var. Ya aklını başına alır bana yoldaÅŸ olursun ya da ben senin başına görmediÄŸin ÅŸiddette acımasız bir ceberût olurum.â€
O miskin dedi ki; “Hey saf ve cahil insan. Ben seni bir şu kadar yıldır tanıyorum. Ben senin, ruh dediğin o yüce mahlukun en ince dertlerini, en saklı sırlarını senden evvel tanıdım ve bildim. Hiç işime ve fıtratıma aykırı davranmadım. Gittiğin yolun aksine çekmekti yularını, görevim. Öyle yaptım. Araştırdım hasmımı, soruşturdum. Bana verdiğin en küçük delilleri topladım. Yemek yerken aldığın zevki yerleştirdim sadağıma*… Sonra sen Hakka hizmet yolunda azimetten düşünce tembelliği ve gevşekliği sardım boynuna farkına bile varmadın. Yazın sıcaktan, kışın soğuktan dem vurdun. Bahane sandığımı ağzına dek doldurdun. Zevk dedin, neş’e dedin. Hazlarınla bezedim ok ve yayımın çevresini. Öyle teçhizata malikim ki ruhunun keskin kemankeşi oldum.
Ey gafil! Ya Sen! Sen beni tanıyor, biliyor musun? BilmediÄŸin tanımadığın halde bu güne hiçbir isteÄŸimi geri çevirmedin. Bir dediÄŸimi iki etmedin. Ne istediysem onu yerine getirmekte bir hizmetkar titizliÄŸi ile davrandın, hiç hazer etmedin. Bugün niçin bana hasım olduÄŸunu bir türlü anlayamıyorum. Sen bana en sadık dost olmadın mı? “
Söze neş’eyle başlamıştım. Ağzımın tadını kaçırmıştı nefsim. Sıcak yaz gününde buz gibi ürperdim. Anladım ki onca yıl oyalanıp durmuşum. Üstelik suçlarımdan, zaaf ve günahlarımdan hep şeytanı suçlamışım. Her Ramazan şeytanlar bağlanıp zincire vurulduğu halde, niçin fena ve boş işlerden kendimi alamayışımı hiç düşünmemişim. Zayıflasın da tahakkümü azalsın diye gün boyu aç bırakılan nefsimi, leziz iftar sofralarında, gecenin bir yarısı hangi ara hangi derede, teheccüd vakti abdeste üşengeç eller tarafından pek de mahirce hazırlanan sahur ziyafetlerinde ne de güzel beslemişim. Midemi çok çok 12-15 saat nadasa bırakıp, aklımla ve fikrimle, kulağım ve gözümle, güya ibadet ve taatle, ellerin görüp şahid olduğu sadaka ve zakatlarla şişirmiş, beslemiş de beslemişim! Bu nefis yaman şeymiş, pek yaman. Daha ilk münazara da beni alt etti.
Dedim ki: “Ey benden kudretli ve heybetli nefs. Dünyanın ziynetini kendine hizmetkar kılan, ahiretin cevrini bana reva gören nefs! Müslüman nefsini zelil kılmaz amma anladım ki senin şu dünyadaki en sadık hizmetkarın ben olmuşum. Bugün, işler değişti.. Zor olacak anlıyorum, kolayca pes etmeyeceksin görüyorum, beni şaşırtmak için nice oyunlar kuruyorsun seziyorum.
Lakin, kararlıyım bu defa… Bekle de gör, izzet bana zillet sana olacak! Sözüm söz, ahdim kavi olsun ki bu defa sana geçit vermeyeceÄŸim.. Senin beni tanıyıp, zaafımı kolladığın gibi bundan böyle bil ki: peÅŸindeyim! Baktığın yerde, göz nurunu söndürmek için, ben olacağım, yöneldiÄŸin tarafa fenaya atılan adımlarını baÄŸlamak için senden önce ben koÅŸacağım. Ä°badet ve taat, can ve ruh için deÄŸilse, aÄŸzına aldığın lokmayı sana zehir edeceÄŸim. Riya karıştırmayasın diye seni tenhalarda saklayacağım. Farzı ayır, hiçbir nafileyi amel olsun diye iÅŸlerken yaratılmışlardan kimse seni görmeyecek. Kendi kendine efdal amellerinle övünmeyesin diye sana devamlı günahlarını, noksanlarını, kusurlarını hatırlatacağım. Haddini bilip anlayasın diye, layık olduÄŸun yokluk ile yaÅŸayacaksın. Keyfince yaÅŸayıp zulme uÄŸramayasın diye sana beden cezası vereceÄŸim. Her arzuna kavuÅŸup beni israfa düşürmeyesin diye, ikram elini senden çekeceÄŸim.â€
Nefs sandığım kadar güçlü olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu huysuzun ne tehditten ne cezadan ne yokluktan korkusu vardı:
“Ey aklıyla beni alt etmeye çalışan aciz! Bu senin kaçıncı ahd ediÅŸin! BilmiÅŸ ol ki sayısız dönüşlerinden birini daha yakında, hemen Ramazan ayının sonunda göreceksin! Senin yokluk ve mahrumiyet tehditlerinden artık bana ne tasa!. Çok sürmez ben deÄŸil “SEN†bir mazeret bulursun. Nefsin ÅŸeker dudağına bal ÅŸerbeti kondurursun. Bu Ramazan bana gündüzler dinlence, geceler eÄŸlence olur… Açlığın acısını “hayya alessalah†nidasıyla neş’eye tebdil eder, tokluÄŸun sırtına havale ederim.. Kah direkler arasında, kah seyirlerde, kah bol çeÅŸitli ziyafetlerde kah sahura kadar süren zevk alemlerinde… Öyle kılıflar bulurum ki sen dahi iÅŸreti ibadet sanırsın. Nefsimi oyaladım dersin de bilmezsin, sen onun elinde oyuncak olmuÅŸsun! Sıkıntı ve yokluk senin ruhunun çöllerinde yaÅŸanır. Bense gülÅŸenlerde kaynak suları ile ferahlanırım… Gel sen bu iÅŸten vazgeç… Zora koÅŸma ne kendini ne beni… Ver elini anlaÅŸalım, sen benim yakamı koyver ben de seni teselli edeyim â€
Üzüldüm… Hâk yarıldı ben, hüzün dehlizine yuvarlandım. Çetin işmiş bu nefs denen azgın ve taşkın ile uğraşmak.. Ne yapmalı dedim kendi kendime.. Ne de güzel okudum ciltlerce evliya menkıbesini. O mübarekler kolayca “ey nefs benden bal şerbeti istedin.. Ahdim var! Ölünceye kadar sana bal şerbeti vermeyeceğim†diyor ve dediklerini de yapıyorlardı. Nefse karşı kalbi büyütmek lazım diyordu erenler. Sen tek nefsi büyütmüş kalbi ihmal etmişsin. Ruh bırakmış bineği beslemişsin. Bu cılız bu cesime nasıl kement bağlasın! Ey ahmak sıfatlı, ilim ve marifet ruhun nasibidir, mücevherden onu taşıyan eşeğin haberi bile olmaz.
“Allah’a karşı secde için her kalbe izin verilmemiÅŸtir. Çünkü rahmet ücreti her çalışanın nasibi deÄŸildir. Aklını başına al da tevbe ederim ve Allahın lutf u keremine sığınırım düşüncesine itimad ederek günah iÅŸleme. Bir meyvenin yetiÅŸmesi için hararet ve su lazımdır. Tevbenin kabulü için bulut ve ÅŸimÅŸek yani ah-ı derun ile gözyaşı icab eder. Gönül ÅŸimeÄŸi göz bulutu olmayınca tehdid ve gazap ateÅŸi nasıl söner.â€
Dedim: “Hevesim kursağımda kaldı. Lâkin öyle kolay savamazsın beni başından. DeÄŸil mi ki bu ay Rahmanın merhamet kapıları açılır. Hem üstelik Beraat gecesi el açıp diledim ki ben “Rabbim beni nefsimle baÅŸ baÅŸa bırakmaâ€. Sanırsın ki ey nefis bu yolda bir başımayım ben. Zannına zincirler vur. Bilesin ki yalnız deÄŸilim. Ekrem-ül Ekreminin kerem yaygısına bürünmüşüm. O darda kalanlara yardım eder. Ben de senin ÅŸiddet elinin darlığındayım, öyleyse yardım tez yetiÅŸir. Benden deÄŸil ama Onun gazabından sakın.
Ey Nefis sen fırsatçısın biliyorum. Her fırsatı kendi lehine kullanmak istersin. Tembelsin, Zorluklara katlanmak istemezsin. Hem Nankörsün, hem dünyayı, başına buyruk olmayı, malı mülkü, parayı pulu seversin. Ramazan plan, program, disiplin ve eÄŸitim demektir. Sen planlı, programlı, disiplinli, ilkeli yaÅŸamaktan hiç haz etmezsin. Seninle mücadele en büyük cihaddır. Bu cihadı baÅŸaramazsam baÅŸka mücadelelere hiç bulaÅŸmamalıyım. Hak ve halka hizmet için, Allah yolunda cihad için, Yaratan’a kullukta baÅŸarılı olmak için öncelikle seni alt etmem lazım. Senin hilelerini, tuzaklarını çok iyi öğrenip, sana maÄŸlup olmamanın yollarını bugünden tezi yok öğreneceÄŸim. Ey hasmım sen benim ifadem ve hızımsın…â€
Kararlılık kılıcını nefsin boynuna dayayıp camiiye yürüdüm. Her gece 33 defa tekrarlamak üzere ahdimi izhar eyledim: “Ey alemlerin yegâne sahibi, Ey gönüllerin kıblesi, Ey kusurlu kulların bağışlanma kapısı.. Ya Rabbi, Ya Erham-er Rahimin ve Ya Ekremül Ekremiin…. Ancak sana ibadet ederim ve ancak sen yardım dilerim.â€
Gördüm ki büyük bir imanlılar topluluÄŸu benimle birlikte Rablerine yönelmiÅŸ ayni kasemi dil ile ikrar kalp ile tasdik ediyorlar. Güç aldım, bunca nefs mücahidini görünce. Yüz buldum Rabbimin merhamet kapılarını açık bulunca. AÅŸk ve ÅŸevk ile bir nida daha yerleÅŸti dilime: “Ya Rabbi, Ey çaresizler membaı, Ey dertliler dermanı… Bana hidayet et, beni kendilerine lutfundan nimet bahÅŸettiÄŸin kimselerin erdiÄŸi doÄŸru yola kavuÅŸtur. Gazaba ve sapkınlığa uÄŸrayanlardan ve onların sapkın yollarından uzak eyleâ€
Dün gece içimdeki rakiple birlikte ama huzur ile uyudum. Huzur ile uyandım.
——————
Serpil ÖZCAN
*sadak: içine ok konulan torba veya kutu biçiminde kılıf